Travel

Hong Kong’dan Selam Olsun!

Çok gezen mi bilir çok okuyan mı, bizim ilkokul münazaralarında hep çok gezen bilir diyenlerin kazandığı klişe bir maç olmuştur. Şimdilerde seçim yapmaya gerek kalmadan hem gezip hem de okuyabiliyoruz. Dünya daha ne kadar güzel olabilir ki? Hemen söyleyeyim, bu fırsatı tepmeyip değerlendirerek. Liseden beri kafama koymuştum, üniversitede Erasmus’a gideceğim diye, kaç Interrail teklifi reddettim nasıl olsa gezeceğim ben Avrupa’yı deyip, kaç kere yabancı dil öğrenme heveslerinin köşesinden döndüm. Şimdi Türkiye’den 6 saat ileride, gündüzleri t-shirt giyebildiğim ılıman bir şubat gününde, güç bela fırsat bularak bu yazıyı kaleme alıyorum.
Lafı uzatmaya gerek yok, sebeb-i ziyaretimiz belli. Bu yazıda şu an 16. günü içinde olduğum Hong Kong exchange maceram nasıl başladı, süreçte neler bana yardımcı oldu, buranın güzellikleri neler, çirkinlikleri neler onları anlatmaya çalışacağım. Öyleyse ilk bölüm gelsin.
Neden Hong Kong?

Ben başından beri Avrupa, spesifik olarak Amsterdam isteyen bir endüstri mühendisliği anadal, psikoloji yandal öğrencisi olarak üç temel amaca sahiptim : diğer Avrupa ülkelerini sıkça ve ucuzca gezmek, AMSTERDAM, hibe.
Bu amaçla psikoloji dersleri için gözümü diktiğim Amsterdam Üniversitesi yalnızca sosyal bilim anadalı kabul edeceğini söylediğinde, tüm planlarımın yıkıldığını ve bir tür tükenmişlik sendromu içine girdiğimi itiraf etmeliyim. Bunun başvuruya yakın bir zamanda olması da cabası, ne yapalım efendim, hemen gözümü diğer yerlere diktim. Bir kere haybeye free ders alma şansım yok, okul uzayabilir, ya psikoloji alacağım ya mühendislik için core ya da area. Ayrıca ne Almanca var ne İspanyolca ne de ve benzerleri. Böyle darala darala, nefesimi de daralta daralta birkaç Avrupa ülkesi ile kalakalınca aslında artık bana çekici gelen hiçbir seçeneğin olmadığını fark ettim, zorla sevdirmeye çalışıyordum kendime refah kıtasının güzide sakinlerini. Öte yandan aklımın ucundan geçmezken toplantıda bir arkadaşımın “ya odalarında okyanus manzarası varmış, acayip bir yer” demesi ile bir kurttur düşmüştü içime. HONG KONG. “Yok canım, sen de, oldu olacak Mars’a gideyim” gibi bir tepki verdim en başta. Sonra okula baktım, dünya çapındaki sıralamasını görünce önce bir önümü ilikledim, sonra yeşille mavinin ortasında Antalya tatil köyü gibi yükselen kampüsünün fotoğrafına bakar oldum her gün, sonra hesap kitaba girdim, ne ne kadar tutacak, mailler yazdım, Hong Kong aşıklarının öykülerini dinledim… Biz önce aşık olduk, sonra aşk sevgiye dönüştü derler ya. Ben ve Hong Kong aynen öyle işte.

1- Öncelikle Erasmus olsun Exchange olsun, bir dönem dışarıda okuyacak olmak kesinlikle tepilmemesi gereken bir fırsat. Bir kere hayatınızın bundan sonraki hiçbir zamanında “bir dört ay gideyim şurada yaşayayım” deme lüksünüz olmayacak. Öğrencilik yılları en güzel zamanlarsa, exchange de bu zamanların tacıdır bence. İngilizce’yi akıcı konuşabilmek, dünyanın her yerinden çalacak bir kapı kazanmak, dayanıklılık ve uyumluluk adına beş yıldız sayılacak bir deneyim ile geleceğe atılmak da cabası. Bu yazıyı okuyan herkes zaten bu kafadadır diye düşündüğüm için burayı uzatmayacağım ama eğer aklınızın ucunda “ya yapamazsam” sorusu varsa kesinlikle dinlemeyin onu. Esas o soruyu silip atmak için bu maceraya atılmalısınız.

2-Peki Erasmus mu exchange mi? Burada ilk önce ekonomik karşılaştırma ön plana çıkıyor. Açıkçası şurası acı bir gerçek ki TL’nin şu anki değeri göz önünde bulundurulursa maalesef ikisi de değil diyeceğim. Nereye giderseniz gidin, zarardasınız (sanırım bir tek Şili için bu durum söz konusu değil). Şahsen ben para konusunda çok açılamayacak olduğum için ince elemek ve sık dokumak zorundaydım. Avrupa’da kira/yurt fiyalarına bakınca size ödenen hibenin önemli bir bölümünü zaten oraya feda etmek durumunda kalıyorsunuz. Geriye kalan her şey için, MasterCard. En azından nakit harcamazsınız, gözden ırak olur.
Ben şöyle düşündüm, bir kere Amerika zaten istemiyordum, kaldı ki hem hibe yok hem de her şeyi üç ile çarpmak gerekiyor. Avrupa için ise hibe kalmayı karşılıyordu, uçak biletleri ve vize işlemleri elde var bir, her ay harcayacağım para ve gezeceğim ülkeleri ise çok açılmayarak 3000-4000 Euro’ya toparlayabileceğimi hesapladım. Bu da toplamda cepten çıkan paranın 18.000 TL civarı olacağı anlamına geliyordu.
Hong Kong için ise öncelikle uçak bileti bursu aldığım için cebimden çıkan para Avrupa ile aynı oldu, konaklama ise tam bir sürprizdi. Hong Kong çok pahalı bir ülke, çünkü bir şehirlik yüz ölçümüne bir ülkelik adam sığdırıyorlar, kiralar efsane. Fakat kampüs özel bir alan olduğu için buradaki iki kişilik yurdum, Sabancı’da iki kişilik yurdun bir dönemlik ücretinden daha ucuza geldi. Peki diğer harcamalar? Burada şu ayrımı yaptım : hangi paketi istiyorsun? Ferah sokaklar&süslü mimarisi ile bir Avrupa turu mu, yoksa beyaz kumsallar&gizemli diyarların keşfi için bir Asya turu mu? Kendimi bildim bileli hep Tayland’a, Phuket’e gitmek istemişimdir; Japonya’ya ise tekrar gitmek için deliriyorum. Buradan bu ülkelere gitmek, açıkça söylüyorum, örneğin İsveç’ten Fransa’ya gitmek kadar ucuz değil. Ama 400 TL gibi bir paraya Japonya, Phuket; 600 TL gibi bir paraya Tayland gidiş dönüş biletlerimi ayırdım bile. Bu ülkelere ayrı ayrı veya toplu bir Asya turu ile gitmek dünyanın parasına mal olacakken en çok gezmek istediğim yerleri çok uygun bir fiyatta gezebilecek olmak beni çok cezbetti. Öte yandan TL, Hong Kong Doları’nın ortalama 2.5 katı. Hong Kong’da hayat da öyle inanılmaz ucuz değil, ancak Türkiye’den çok da pahalı değil. Dışarıda yemek aynı fiyata denk geliyor, taksi çok daha ucuz, bir şişe su 1.5 TL kadar, toplu taşıma için 2-3.5 TL arasında para veriyorsunuz. Bunları şimdiki deneyimlerimle söylüyorum ama gelmeden önce de bu şekilde düşünmüştüm. Burada “exchange rahatlığı” ile biraz açılmak dışında Türkiye ile hemen hemen aynı harcamayı yapabilirsiniz. Avrupa’da ise muhtemelen Türkiye’deki ile hemen hemen aynı değil, 2-3 kat pahalı bir harcama ile karşı karşıya olacaksınız. Bu açıdan bana Hong Kond maddi olarak daha cazip geldi.

Erasmus/Exchange ayrımının ise şu anda gözümüze çok görünmeyen ancak aslında paradan daha önemli bir ayrımı var bence : deneyim. Bir kere evet, nereye giderseniz gidin kendinize bir şey kazandıracaksınız. Ancak Avrupa kültürü artık dünyaya öyle egemen ki, sizi alıp bu ülkelerden herhangi birine koymak o kadar da sorun olmaz aslında. Küçümsemek değil bu ancak gerçekten de bana “vay be” dedirtecek hikaye Hong Kong gibi, Kore gibi, Singapur gibi kültürü tamamen bizden farklı; farklı olması bir yana aslında neredeyse hiç tanımadığımız bir yerde 4 ay geçirebilmek. Günün sonunda, farklı olanın peşinden gitme dürtüsü bence herkesin gözünde bir artı; herkesin gözünde dışa dönük olmanın bir kanıtıdır.

Süreçte neler yaptım?
Beni alınca bir düşünme, başladım insanlara mailler atmaya. Kimlere sormadım ki? İsveç’lerden Hollanda’lara; Hong Kong’lardan İngiltere’lere kadar aklımdan geçen/olabilir dediğim her yerden bir sürü öğrenciye mail attım. Bana sorarsanız bu aşama çok belirleyici, insan deneyimden etkilendiği kadar hiçbir şeyden etkilenmiyor. Açıkçası bana Hong Kong’u anlatanların kesinlikle bir şansları daha olsa yine oraya gideceklerini anlatmaları; diğer herkesin güzel deneyimlerinden çok daha işledi. Burada şunu hatırlatmak istiyorum, kimse yoktur ki “ben çok pişmanım, keşke gitmeseydim, çok kötü bir dönemdi” diyerek değişim döneminden mutsuz ayrılsın. Bir kere olayın kendisi güzel bir şey, o yüzden muhtemelen konuştuğunuz herkes “bence git” diyecektir. Önemli olan, konuştuğunuz kişide kendinizi ne kadar buluyorsunuz. O kişi orada mutlu olduysa, siz o kişiyi çok sevdiyseniz, kendinizi ona bir konuşmada bile yakın hissettiyseniz bu sizin de kendinizi en çok orada mutlu edeceğiniz anlamına gelir.
Öte yandan pişman olduğum şöyle şeyler var: çok önemli bir seçimi İNANILMAZ ÖNEMLİ bir seçim haline getirmek. Bu biraz benim kararsızlığımdan da kaynaklanıyor ancak şurası bence net: günün sonunda aklınıza en çok yatan, gönlünüzden geçen ne ise eliniz ona gidecek. Kararıma hiçbir şekilde karışmayacaklarını bildiğim halde günah çıkarır gibi ailemle yarım saatlik telefon konuşmaları yapmak, sayfa sayfa forum gezmek, anlamsız ikilemler yaşamak, kağıt üzerinde artı eksi çizmek yaptığım en aptalca hareketlerdi bence. Her ne kadar bu yazı insanlara HKUST’un ne kadar güzel bir seçenek olduğu mesajını vermeyi hedeflese de buradan HKUST için olsun olmasın, ikilem yaşayan herkese sesleniyorum : KESİNLİKLE NE KAYBETTİĞİNİZİ DÜŞÜNMEYİN. Bu olayın stretsli gelmesinin tek sebebi tüm seçeneklerin heyecanlı olması. Nereye giderseniz gidin, gittiğinize asla pişman olmayacaksınız. Daha tanıştığınız ilk insanda, tattığınız ilk güzel yemekte o günlerinize güleceksiniz. O yüzden olabildiğince net olun. Aklınızda bir yer var, düşünceleriniz oraya mı kaçıyor hep? Evet, eksileri var oranın. Çünkü her yerin eksileri var. Bunlar teferruat, günün sonunda oraya gitme isteğinizden daha üste çıkamayacak hiçbiri.
HONG KONG FACTS : Buradaki bilgilerin çoğu HKUST için spesifik olup, bazıları Hong Kong’daki diğer okullar için (HKU, Politeknik) de geçerli olacaktır, zaten okuyunca anlarsınız.

hong kong skyline

şehir bizi çağırıyor

*KAMPÜS: Ne kampüsler gördüm, zaten yoktular diyesim geliyor burayı görünce. Gerçekten, HKUST’un kampüsü dünya üzerinde eşi benzeri olduğuna inanmayacağım derecede güzel. Bir kere kocaman, yeni bir okul, kapalı/açık yüzme havuzu, tırmanma duvarı, müzik odaları… tamamı ücretsiz ve hizmetinize açık. Öte yandan okulun içinde kocaman ağaçlık alanlar, dağlık araziye dağılarak beyaz binaları tam bir tatil köyü havasında kaplıyor. Ve okyanus…Sabah uyanıp havanın nasıl olduğunu anlamak için kafamı biraz kaldırıp pencereden uzanan dalgalara bakıyorum, gün her halükarda güzel başlıyor. Yurt kapımın biraz ötesinde kayalıklardan okyanusa inebiliyorum, daha birkaç gün önce güzel şubat akşamında okyanusa karşı barbekü yapıp dünyanın dört bir yanından adam biralarımızı tokuşturup güldük eğlendik. Gerçekten geldiğiniz andan itibaren derdi tasayı unutturacak güzellikte bir kampüs burası, bakmalara doyamayacaksınız.

hkust campus

photo credit : hazal polat @cuhazalp

hkust dorms

odamızdan manzara, sallama çay 🙂

*HONG KONG SÜPRİZLERİ: Gelmeden önce çok araştırmasam da Hong Kong’un mistik bir Asya ülkesi değil, gökdelenlerle süslü bir finans merkezi olduğunu biraz biliyordum. Buraya gelince ne kadar yanıldığımı fark ettim, çünkü Hong Kong bunların her ikisiydi. Burada hangi hayatı yaşamak isterseniz o mevcut. Geldiğimden beri 3 defa hiking yaptım, burada dünyadan da pek çok meraklısını çeken bir sürü farklı yürüyüş yolu ve doğa parkı var. İsterseniz kendinizi doğaya adayabilir, bir başınıza adımlayacağınız güzel ve temiz okyanuslarda yürüyüşlerinizi sonlandırabilirsiniz. Ya da şehirde, şimdiye dek kilometrekare başına düşen Chanel konusunda başı çektiğine inandığım şehir merkezinde sokakları gezebilir, akşam kaldırımlara taşan kalabalık barlarda doyasıya eğlenebilirsiniz. Burası hem sakin tapınaklarda sizi dingin bir yolculuğa, hem de fakir apartmanların çevrelediği kalabalık pazarlarda maceraya çağırabilir. O açıdan her ne arıyorsanız, Hong Kong’da bulmamanız imkansız. Kültürü ise evet, çok farklı. Pek çok değişik şeyi burada öğreneceksiniz, bazılarını yadırgaycaksaınız, bazılarına bayılacaksınız. Ama dünyanın dört bir yanından insan yaşadığı için çok rahat bir ülke, o yüzden kültür çatışması yaşamak, bence güzel de olsa, üstesinden çok kolay gelinecek halde.

man mo temple

Man Mo Temple, Çin Yeni Yılı öncesi ziyaretler

lion's rock

Lion’s Rock’tan selamlar olsun !!

*DİL: Bu konuda bir Hollanda, bir İsveç ile aşık atamam sanırım, ancak şunu söyleyebilirim ki Asya’da diğer ülkelere giden arkadaşlarımdan duyduğum hikayelere göre burası İngilizce açısından gerçekten çok iyi durumda. Bir kere zaten ülkenin resmi iki dilinden biri, öte yandan insanların çoğu anlıyor ve konuşuyor, İngilizce konuşmaktan çekinmiyorlar, zaten önemli miktarda yabancı insan da burada yaşadığı için çoğu servis İngilizce mevcut. Yine de bazen lokal restoranlarda sorun yaşayabiliyorsunuz, eğlenceli bile oluyor 😀 Burada Mandarince değil Kantonca konuşuluyor, yani Çince’nin daha zor olanı, isterseniz öğrenmeye de başlayabilirsiniz ama hiçbir şey anlamadan dinlemesi de çok zevkli 😀

*YURTLAR: Çok farklı öğrenci yurtları var, iki kişilik oda tercih etmek kesin olmak üzere bazı yurtlar daha yeni ve banyoları odanın içinde, bazılarında ise yeterli sayıda da olsa ortak kullanıma açık banyolar kullanmanız gerekiyor. Öte yandan binaların bir yüzü okyanus, diğer yüzü arka tarafa baktığı için manzaralı oda bulmak adına yüzde elli şansınız var 😀 Ama kampüsün her yeri yeşillikli olduğu için bence kötü manzara yoktur. Öte yandan ortak banyolar temiz, çamaşır yıkama, sıcak su, ortak salon vb. şeyler de zaten cepte. Bir de burada, geleceklere sürpriz olsun çok anlatmayayım ama, öğrenci ve yurt toplulukları inanılmaz profesyonel. Çok etkinlik yapıyorlar, marketing açısından aşmış durumdalar, sizi etkinliklere katmak için yapmadıkları ikram, naz, niyaz kalmıyor. O açıdan ilgiye ekspoze olmak için hazır olun 🙂 Sıcak memleket olduğu için binalarda ısıtma sistemi değil klima sistemi mevcut. 60 yılın en soğuk kışına denk gelerek biz ilk hafta biraz macera yaşadık gece uyurken 😀 Ama ilerleyen günlerde bu serinliğe şükredeceğiz sanırım. Oda arkadaşınızı kendi ülkenizden, exchange öğrenciler arasından veya yerel öğrenciler arasından diye seçenek belirterek atayabilirsiniz. Ben yabancı bir arkadaş edinmek adına exchange istemiştim, çok tatlı İsveçli bir oda arkadaşım oldu, farklı bir kültürü yakından öğrenmek adına herkese tavsiye ederim. Kız-erkek karışık binalar, genel anlamda rahat, fiyat/kalite performansı olarak Hong Kong standartlarında yıldızı hak ediyor.

*ULAŞIM : Okul uzak ancak toplu taşıma ağı geniş. Sabancı’daki gibi shuttle saatleri yok, gittiğiniz anda bir iki dakika bekleyip binip gidebileceğiniz pek çok minibüs ve otobüs, oradan da ver elini metro yapabiliyorsunuz. Şehrin en merkezi yerlerine 30-45 dk aralığında değişen zamanda ulaşabiliyorsunuz.

 

blue porsche

araba severlere duyurulur: yoldan geçen beş arabadan biri BMW, biri Mercedes, biri Vito, biri taksi, biri de ya bebek mavisi Porsche ya kırmızı Bentley veya uzay grisi tonlarında Maserati gibi uzun süre izletecek türden arabalar. Cidden, burada insanlar epey zengin olmalı.

chinese new year

bir tatlı huzur

*YEMEK: Asya mutfağı biraz huysuz ve tatlı kadın. Bazı şeyleri harika, sonsuza dek yemek istiyorsunuz, bazı şeyleri ise evlerden ırak. Bazen sokak satıcılarının önünden geçerken gerçekten hiç iç açıcı olmayan kokular gelebiliyor burnunuza. Zamanla alışıyorsunuz, çok yaklaşmadan sokağın karşısına falan geçiyorsunuz 🙂 Yemek konusunda çok sorun çekenler de gördüm. Öncelikle aslında gelip deneyimlemeden zaten bilemezsiniz. Odalarda buzdolabı mevcut olduğu için mısır gevreği, sandviç vb. hazırlayabilir; mikrodalga yiyecekleri tüketebilirsiniz. Ocak maalesef yok ama birkaç exchange zaten portatif ocak almış oluyor, onlarla birlikte pişirebilirsiniz 🙂 Kampüste çok yiyecek seçeneği mevcut, salatasından has Çin yemeğine kadar bulabilirsiniz. Gün içinde bir öğün ortalama 10 TL’ye geliyor, ancak örneğin bana porsiyon çok büyük geldiği için biriyle paylaşıyorum veya bazı öğünlerde yalnızca 3-4 TL’lik sandviçlerle veya atıştırmalıklarla geçiriyorum. Ben denemeye çok açık bir insan olarak inanılmaz güzel şeyler keşfettim; tabi hata payları da olmadı değil 😀 Helal yemek için de kampüste ve şehirde helal kesim bulmak mevcut, eğer bu tarz ihtiyaçlarınız varsa da Hong Kong’un uluslararası ortamına güvenebilirsiniz.

kit kat double chocolate

tabi ki karnımızı bunlarla doyurmuyoruz

egg waffle

herhalde açlıktan, yemekleri hiç çekmemişim. varsa yoksa tatlı

*DERSLER: Add-drop sistemleri harika. Almak istediğiniz derslere sizi exchange olarak zaten önceden kayıt yaptırıyorlar, fakat bazıları açılıyor-açılmıyor elbette program sonradan değişiyor. Bunun için de add drop sistemine giriyorsunuz. Size ayrılan saatte, add-dropun ilk günü yalnızca son sınıflar ve exchange’ler derslerini alabiliyor, böylece kota sıkıntısı hiç yaşanmıyor. Açıkçası buradaki add-drop’u görünce gerçekten Sabancı’nın daha kırk fırın ekmek yemesi gerek dedim, neden bu kadar kolay oldu diye şüphe falan duymaya başladım hatta yer yer, inanamadım. Eğer uygun 6-7 ders arasından yapabileceğiniz kombinasyonlar varsa gözünüz arkada kalmaz. Öte yandan çok değişik dersler var, gastronomiden müzik teorisine; değişik programlama dillerinden Çin’in dünya ekonomisindeki yerine kadar kayıtlı olun olmayın alabileceğiniz pek çok güzel ders mevcut. Ders veren hocaların dilini anlamakta ben hiçbir sıkıntı yaşamadım, öğrencilerle aralarında İngilizce konuşuyorlar, öğrenciler de beklentimin çok çok üstünde İngilizce konuşuyor.

*EXCHANGE POPÜLASYONU: HKUST’un çok büyük bir yabancı öğrenci potansiyeli var. Bizim dönemimizde Amerikalılar çoğunlukta olmak üzere Norveç’ten Hindistan’a, Fransa’dan Kore’ye aklınıza gelecek her ülkeden adam var. Bir de, benim şahsi gözlemim, exchange öğrencilerinin hepsi çok kaliteli insanlar. Belki biraz okul zor, ülke de cesaret ister sınıfına sokulduğu için gerçekten daha seçilmiş, daha kaliteli insanların HKUST’u tercih ettiğini düşünüyorum. Şimdiye dek tanıştığım herkes iyi okullardan, pek çok farklı yetenekleri olan, sabah akşam parti kafası yaşamadan da çok eğlenceli vakit geçirebildiğiniz insanlar. Öte yandan inanılmaz bir hareketlilik var, her gün Facebook gruplarından 3-4 tane etkinlik paylaşılıyor. Geldiğimden beri on yıl yaşlandım her gün bir yerlere gitmekten, insan sonunda sürekli birileriyle birlikte olmaktan yalnız kalmayı bile özlüyor 🙂 Herhalde sınavlar yaklaşınca bu sorun ortadan kalkacaktır 😀

hong kong hiking

kendi özel plajımız

hong kong exchange

kendi özel plajımızı bulunca şımardık

*EĞLENCE HAYATI: Çok aktif. Hong Kong’un gece hayatı birden fazla popüler bölgesi olmak üzere aynı Türkiye’deki gibi segment segment ayrılmış durumda. Ancak güzel tarafı, hemen her yerde aynı anda çok ucuz ve ultra lüks yerleri bulmanız mümkün; o yüzden gettolaşmış bir eğlence hayatı yok. Burada içki fiyatları çok ucuz değil maalesef. Avrupalılara özellikle çok pahalı geliyor çünkü Hong Kong da Türkiye gibi yüksek vergi koyuyor içkinin üzerine. Çok lüks rooftop barlarda inanılmaz fiyatlar duydum, henüz gitmek nasip olmasa da. Ortalama fiyatlar kaliteli bir Kadıköy/Taksim pub’ı gibi. Bazen çok ucuz her şey dahil menüler ve partiler olabiliyor. Bir de çarşamba/perşembe günleri mekanlar Ladies Night düzenleyerek kadın müşterilerine bedave içki ikram ediyorlar bol bol 😀 Ya da her perşembe Pub Crawl gibi belli barlar arasında geçerliliği olan indirim biletleri alabiliyorsunuz. Gece okula nasıl dönüyorsunuz? Eğer saat 1’i geçirirseniz toplu taşıma şansınız bitiyor ancak burada taksi inanılmaz ucuz, dört kişi paylaştığınızda şehrin en merkezi yerinden okula kişi başı 15-20 TL ödüyorsunuz. Arada bir felekten bir gece için ideal 🙂

 

mr wong's

o zaman şerefe

big buddha

uzun gecelerin ardından biraz dinginleşme zamanı

*ÇEVRE ÜLKELER : Gelelim işin en civcivli kısmına. Efendim Hong Kong konumu itibari ile çok güzide Asya ülkelerine yakın olup çok uygun fiyatlara seyahat imkanı sunmaktadır. Şöyleki ben ilk kazandığımda Hong Kong’u keyifle hemen Skyscanner’dan potansiyel Tayland, Kamboçya biletleri bakmaya başlayıp fiyatları görünce temizinden bir küfür etmiştim. Herhalde önceden gezenlerin hepsi Banker Castelli, böyle ucuza bütün Asya’yı gezdik diye ortalarda dolanıyorlar dedim. Fakat buraya gelince işin rengi değişti. Bir sürü havayolu, çok farklı zamanlarda farklı kampanyalar yapıyor. Mesela Japonya ve Kore buraya en uzak ülkelerden, biletler de genellikle pahalı ancak havayollarının bazen her hafta belli bir günde, bazen sadece öylesine gidişi alın dönüş bedava gibi harika kampanyaları çıkıveriyor. Ben bu kampanyalardan faydalanarak 429 TL’ye Japonya gidiş dönüş, yine aynı paraya Phuket gidiş dönüş biletlerimi aldım bile. Tayvan, Makao ve Güney Çin gidebileceğiniz en ucuz yerler. İkinci sırada Singapur, Filipinler ve Kamboçya-Vietnam geliyor. Kısacası yalnızca 1000-2000 TL ayırarak bile ideal bir Asya turu tasarlayabilirsiniz.

monkey trail

başka ülkelere daha gitmedim ama burada maymun var

lion's rock

bir de epey yükseklere çıktık, sayılırsa

*DERSLER: Şimdi bunu neden en sona yazdım, çünkü çalışmaya mı geldik gezmeye mi, değil mi? İşin şakası elbette exchange dönemi not ortalamasını yerin dibine batırmak için hedeflenmiş bir dönem değil. Ders seçerken, bilhassa HKUST için, cora sayısını birde tutup arealar ve freeler ile donatılmış bir program almanızı tavsiye ederim. Her ne kadar Çin Yeni Yılı’ndan ötürü dersler tam başlamamış olsa da geçen dönem burada olan öğrencilerden gerçekten çalışkan bir okul olduğunu duydum. Öte taraftan kendim sonradan keşfettiğim bir şeyi de eklemek isterim, exchange’den beklentiniz daha ziyade akademikse HKUST gerçekten dünya çapında çok saygın bir okul. Şöyle söyleyeyim, buraya ait mail adresi aldıktan sonra doğrudan MIT hocaları ile proje yapmak ister misiniz, buradan başvurun tarzında linkler; dünya çapında büyük girişimcilik kamplarının seminerleri yağmaya başladı. Biraz kıskanmakla birlikte gerçekten saygı duydum.

*MISCELLANEOUS: Henüz 3 hafta olmadığı için güzel gezilerden, en harika restoranlardan, müzeinden parkından güzel seçmeler sunamasam da HKUST’a ve Hong Kong’a gelinir çünkü…
*Çin Yeni Yılı’nı dünyanın en büyük kutlamalarından birine ev sahipliği yapan ülkede geçitlerle, havayifişeklerle üç gün üç gece kutlayabilirsiniz.
*Birbirinden şirin Asyalı bebekleri ve kavga ediyormuş gibi konuşan tatlı Çinli Teyzeleri gözleyebilirsiniz.
*Güne güzel bir havuz keyfi veya okyanusa karşı yürüyüşle başlayabilirsiniz.
*Akşamları ışık senfonisi altındaki gökdelenlerin ufuk çizgisini izleyebilir ya da lunaparktaki oyuncaklarda ters döndüğünüzde bu devasa binalarla kendinizi aynı hizada bulabilirsiniz.
*Kampüsün içindeyken deniz kenarında barbekü keyfi yaşayabilirsiniz.
*Doğa ile iç içe hikin maceralarına çıkıp sakin bir plaja, maymunların arasına, şehri ayaklarınızın altına alan tepelere çıkabilirsiniz.
*Budist tapınaklarındaki dingin havada insanları ve inanılmaz dekorasyonları izlerken keyif alabilirsiniz.

firework show

Programımızı Chinese New Year Firework Show ile kapatıyoruz. Bizi izlediğiniz için teşekkürler.

Bengüsu

You Might Also Like

No Comments / Yorum Bulunmuyor

Leave a Reply / Yorum Yazın

Show Buttons
Hide Buttons